31.5.10

Yalnızlaşıyoruz!

İngiltere'de yapılan bir araştırmaya göre 18-34 yaş arası insanların %60'ı yalnız olduklarını hissediyorlar. Bu sonucun en önemli etkeni ise, internet ve dolayısıyla sosyal paylaşım siteleri.

Bağlantı içinde olduğumuz tek şeyin bilgisayar olacağı dönemler yaklaşıyor. Evde geçirdiğiniz zamanın ne kadarı Facebook'ta geçiyor?  Hayır, düzeltiyorum. Bütün gününüzü kastediyorum; şayet Facebook, cep telefonundan da erişilebilinen bir internet sitesi. Facebook'u kullananların bir kısmı açıkça gününün çoğunu Facebook'ta geçirdiğini ifade ediyor, onlar dürüst olanlar. Bir bölüm, zaten Facebook kullanmıyor(en iyisi). Bazıları gerçekten arada sırada kullanıyor. Kendini zeki sanan başka bir kısım ise "arada sırada" veya "günde en fazla 15 dk." diyip, yalan söylüyor. Nasıl mı yapıyorlar? 10 dk. çevrimiçi görünüp, geri kalan zamanda çevrimdışı görünüyorlar(Aynı şeyi Messenger'da yapanlar da var). Profillerinde, gerçekleştirdikleri eylemlerle ilgili geçmişi ise silip duruyorlar. Hayır uydurmuyorum, ben de yaptım.



Kimse saf değil. İnsanların çoğu bir şekilde Facebook'u kullanıyor. Facebook'u az kullanan veya hiç kullanmayan kesim azınlıkta. Hele Türkiye'de, Facebook kullanmayanlar gerçekten çok az(Türkiye'nin Facebook'u en çok kullanan üçüncü ülke olduğunu duymuşsunuzdur). Facebook'a üye olurken kendine kısıtlama getirenler oluyor. "Bu tuzağa düşmeyeceğim", "Bağımlı olmayacağım" diyorlar. İstikrarlı olanlar yok. Bu insanlar bir süre sonra Facebook'tan çıkmaz oluyorlar. Sürekli kapatıp açanlar, keza. Onlar da istikrarsız bir şekilde tekrar Facebook'a üye oluyorlar.

Facebook sosyal ağını eleştirmek değil amacım, şayet; eski arkadaşları bulmada(otuzunu geçmişler için), ya da hakkınızdaki vidyoları, fotoğrafları, yazıları bulmak konusunda. İnsanımız/dünya insanı bunlarla yetinemiyor ve konseptin amacını saptırıyorlar. Her türlü saçmalığa grup açanlar olsun, Facebook'u  sadece dovarlara mesaj atmak için kullananlar olsun(ki Messenger bu işimizi görüyor), binlerce zırva. Dediğim gibi, yararlı bir konsept, kişilerce bozuluyor. Facebook sadece bir örnek, internetteki tek sosyal ağ sitesi Facebook değil. Konu; "Facebook'un Zararları/Yararları" değil, asıl konu gittikçe SANILANIN AKSİNE sosyal çevremizin daralması, günden güne yalnızlaşmamız.

Yalnızlaşıyoruz, evet. İnkar edemezsiniz. Teknoloji ilerledikçe; tembelleşiyor ve yalnızlaşıyoruz. Ha görüntülü konuşma ve telefonu buna dahil etmek istemiyorum; çünkü görme ve duyma hislerine hitap ediyorlar. Biz belki o dönemi yaşamadık fakat Messenger'ın olmadığı fakat telefonun yeni yeni kullanılmaya başlandığı dönemi düşünün. İnsanlar, çevrelerindekinin sesini istedikleri zaman duymanın tadını çıkarmakta. Her an herkesle, sesini duyarak, iletişime geçebiliyorlar. Bu gerçekten insanlar arasındaki bağı güçlendirmiş olmalı.

Sonra Messenger geldi(ya da diğer sohbet programları). İnsanlar kolaylığı ve erişilebilirliği; en doğal hislere tercih ettiler, görme-duyma, gibi. İnsanlar yavaş yavaş sanal alemde bir sosyal kimlik edindiler. Günlük hayatta sahip olmadıkları bir kimlik! Zamanla sosyal bir uçurum oluştu. İnternette gerçekten şahane gözüken bir insan, günlük hayatta gördüğünüzde sandığınız biri çıkmayabiliyor. Sosyal kimliğe bürünmeyenler veya çok az bürünenler var, onlar tebriği hakedenlerdir.


3G'nin veya Messenger'ın getirdiği görüntülü konuşma diyeceksiniz. Evet bir nebze haklısınız, uzaktaki bir akrabamız, bir yakınımızı görmek istesek fakat o an o çok uzaklarda olsa; mesela yurtdışında, mesela başka bir şehirde. Bizim ona uzun süre ulaşma şansımız olmasa. Bu durumlarda; görüntülü konuşma var diye çok seviniyorum.

Bir de şöyle bir durum var fakat. İnsanlar, her an, istese görebileceği, ulaşmasının zor olmadığı kişilerle bile görüntülü konuşma yapıyor. Çünkü kolay. Fakat bu insanlarda bir süre sonra sosyal kimliğe bürünüyorlar ve günlük hayatta, internette görüntülü konuştuğu kişiye bakamaz oluyorlar, göz kaçırıyorlar. Sesini duyuyoruz sanal alemde, günlük hayatta sesini duyunca kalbimiz uçuşuyor; çünkü o duyuyu artık "günlük hayatta sahip olmadığımız sahte kimlik" hakediyor ve bu bize göre değil.

Söylediklerim aşırı gelmiş olabilir, belki size öyle geliyor. İnsanların bir kısmı böyle, evet. Şuna dikkat edin: Teknoloji geliştikçe, insanlar çok doğal olan duyularını, sanal alemde kazanıyorlar ve günlük hayatta yitiriyorlar. Belki de sezgisel veya refleksen oluyor.



Telefon artık NORMAL karşılanan bir durum haline gelmişken, artık bütün iletişimimiz telefonla gerçekleştirirken, yolda bir arkadaşımızı görünce selam veremiyor oluyoruz. Nasıl olsa telefonda görüşüyoruz. O bizim değil, sahte kimliğimizin arkadaşı. Seviye düşüyor, artık Messenger normal karşılanan durum. Şimdi de yazmayı, duymaya(telefona) tercih ediyoruz. İnternetten konuştuğumuz bir kimse, telefonla arayınca açmıyoruz. Biz artık o yetiyi kaybettik, o güç sahte kimliğimize ait. Sahte kimliğimiz ise artık sanal alemde. Seviyesizlik diz boyu oluyor artık. Bir sonraki seviye sosyal ağlar, Facebook gibi. Artık sosyal ağları, Messenger'a tercih ediyoruz. Duvarına yazdığımız bir kimseyle, günlük hayatta, telefonda konuşmak bir yana; Messenger'da bile konuşamaz hale geliyoruz!

Teknoloji gelişiyor, geliştikçe bu hale geliyor. Kimse de inkar etmesin, yalnızlaşıyoruz. Bir kullanan da, bin kullanan da yalnızlaşıyor. Belki de farketmiyoruz. İş sezgisel ilerliyor, siz belki üç yıl önceki halinizle kendinizi kıyaslayamıyorsunuz ya da denemediniz Bir deneyin o halde. Farkı göreceksiniz. Büyük bir fark göremeyeceksiniz belki. O zaman öngörü yeteneğinizi kullanın ve böyle giderse, iş ne boyutlara varacak bir düşünün.

Benim aklıma gelen görüntü, o zamanki teknoloji aracı ne olacaksa onla başbaşa olacağız. Odadan çıkmayacağız, sadece tuvalete gideceğiz ve internetten sipariş ettiğimiz yemeği almak için kapıya gideceğiz; fakat bu bizim için çok yorucu bir iş olacak. Odamız dağınık olacak, fakat temizlikçi çağıramayacağız çünkü utanacağız, göz göze gelmek istemeyeceğiz. Sadece odayı havalandırabileceğiz. Belki işlerimizi bilgisayardan halledeceğiz. Paramız internet hesaplarımıza yüklenecek. Geri kalan her şeyi teknolojik aletlerden halledeceğiz.  Dışarıdan bakıldığında veya bir kameraya çekildiğimizde şöyle bir insan çıkacak: kambur bir insan ağzından sular damlıyor, göbekli,  saç sakal karışık, kokuşmuş(banyoya ayda bir gidileceğini varsayarak). Şimdi, bu kişiye insan denir mi? Karşılıklı iletişim yok, 5 duyunun kullanımı yok. Böyle bir şey mi olmak istiyorsunuz:


Dur diyin, yapmayın. Bu gidişi durdurun. Kaçınılmaz sondan kaçan, sayılı kişiler arasına girin. Sanal aleme ayırdığımız vakiti; günden güne azaltalım. Temel ihtiyaçlar dışında, kurtulalım teknolojinin gereksiz zırvalarından. Yalnızlaşmayalım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sen ne düşünüyorsun?