17.3.11

Hayat, Ölüm ve Aşk, Sevgi

Bugün iki şey kafama çok takıldı. Dalıp dalıp düşündüm. Anladım; uykusuz kalınca daha iyi düşünebiliyorum.
Düşündüm; niye öldürmüyoruz kendimizi veya tüm zorluklara rağmen neden yaşamayı sürdürmek istiyoruz. Aslında bunlar kapsamlı sorular. Benim verdiğim yanıtlar, daha küçük soruların yanıtları. Yani detaylandırırsak, sürekli çalışmamızın, para için koşturmamızın, ilişkiler için tepinmemizin sebebi, amacı ne?

Rahat ölmek. Eğretilemeden söylersek; kıçımız rahat ölmek. Bir öğrenci gözünden bakarsak şöyle: Çalışıyoruz, iyi bir üniversiteye girmek için. İyi bir üniversiteye giriyoruz, iyi bir meslek sahibi olmak için. İyi bir meslek sahibi oluyoruz, hayatımızı olumlu koşullarda sürdürebilmek için. Para kazanıyoruz, çok para kazanıyoruz. Bütün isteklerimizi gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Haz duygumuzu elimizden geldiğince tatmin ediyoruz; manevi ve maddi anlamda. Asıl soru bu değil ama! Hepsinin amacı ne? Bunlar nereye gidiyor? Amacımız dünyadan ayrılırken "istediğim her şeyi yaptım" diyebilmek, "istediğim koşullarda ölüyorum" diyebilmek. Kıçımız rahat ölmek. Arkada "keşke diyecek bir şey" bırakmamak.
Günlük tepinmelerimiz içinde bunu unutuyoruz. Unutalım, daha iyi. Düşünsenize, sürekli yaptığınız şeyleri "nasıl olsa öleceğim" diye yapmamak; herhalde olmazdı... Hayattan bıkardı insan.

Bugün kafamı yoran ikinci şey ise, sevgiydi. Görelilik diyoruz, aşkın tanımını yapamıyoruz. Kimisi aşkını yıldızlara çıkarıyor. Gel gör ki bir başkasının; sevgisi/sevgilisi için yaptığı şeyler göz kamaştırıyor. Kimisi "benimki de aşk mı?" diyor, bakıyorsunuz siz onun ortaya koyduğu fedakarlığın çok az bir kısmını bile ortaya koymuyorsunuz sevginiz için. Nedir aşk? Nedir sevgi? İnsanlar, kendimden biliyorum, "vay be bu aşkmış" diyor. Aradan zaman geçiyor, "o da aşkmıymış? Aşk böyle olamazki!" diyoruz. Nedir?
Hani böyle kimi zaman boğazda, kimi zaman ciğerde düğümlenen. Kimi zaman kalbimizin fazla atışında, kimi zaman ise yüzümüzün kızarmasında hissettiğimiz kıpırtı. İşte bunlar, aşık olduğunu ve sevdiğini söyleyen herkesin hissettiği ortak şeyler. İşte aşk; o içinizdeki çocuksu bir heyecanla oraya buraya koşan, dans eden kıpırtıdır.

2 yorum:

  1. sen ne düşünüyorsun demiş. sormuş söylememek ayıp olur. :) şöyle ki; farklı hayat tarzlarından, farklı kültürlerden, farklı coğrafyaların farklı sosyo-ekonomik seviyelerinden gelen insanlar için hayatın her sürprizi farklı hissettirebilir, dahası farklı yorumlanabilir mantık işin içine girdiğinde. toplumu oluşturan bireylerin her şeyi ortak bi bakış açısıyla yorumlamalarını beklemek öncelikle saflıktır diye düşünüyorum. benim düşüncem şudur, aşk dediğimiz, ya da daha uzaktan bakarsak resme, sevgi dediğimiz, insanların bu farklılıkları ortak bi paydada mümkün olduğu kadar yakınlaştırmasıdır. bi başka deyişle, kendisinin rahat ölümü için değil, "biz" dediği tüzel, sosyal(ve bence herşeyden daha gerçek olan) varlığın rahat ölümü için uğraşmaktır. yazılarını beğeniyorum; carry on my friend!

    YanıtlaSil
  2. Teşekkürler dostum. Gerçi yazmaya devam etmeyeceğim sanırım.

    YanıtlaSil

Sen ne düşünüyorsun?