22.7.10

Okulda Şiddetin Son Bulması İçin Dev Bir Adım

Davranışsal Şiddet

Şiddet nedir? "Fiziksel olarak verilen acı", gelir aklımıza değil mi? Dünya Sağlık Örgütü(WHO) olaya daha kapsamlı bakıyor:
"Fiziksel veya psikolojik gücün bireyin kendisine, başka birine, bir gruba ya da topluluğa karşı yöneltilen, yaralamaya, ölüme, psikolojik zarara, gelişim bozukluğuna veya yoksun bırakmaya yol açma olasılığı büyük olan eylemlerin bilinçli olarak yapılması ya da bu eylemlerde bulunmakla tehdit edilmesidir." 


Yani sadece fiziksel değil, psikolojik baskı da şiddete dahil. Şiddet, her türlü zarar verme üzerine kurulu eylemin bilinçli olarak yerine getirilmesidir.

Okulda şiddet de, aynı şekilde sadece fiziksel şiddet sanılmaktadır, ancak sadece fiziksel şiddeti değil, sözel ve psikolojik şiddeti de kapsar.

Her türlü şiiddete bilinçli olarak başvuran kişilere zorba diyoruz. Okul zorbalığı ise MEB'de şöyle tanımlanıyor:

Okul Zorbalığı
 "Okul zorbalığı, bir yada birden çok öğrencinin kendilerinden daha güçsüz öğrencileri kasıtlı ve sürekli olarak rahatsız etmesiyle sonuçlanan ve kurbanın kendisini koruyamayacak durumda olduğu bir saldırganlık türüdür. Okul zorbalığı, tekme atma, tokat vurma, itme, çekme gibi fiziksel; sataşma, alay etme, dalga geçme, kızdırma, hoşa gitmeyen isim takma, küçük düşürücü sözler söyleme gibi sözel, dedikodu ve söylenti çıkarıp yayma, arkadaş grubundan dışlayarak yalnızlığa terk etme gibi dolaylı yada para veya diğer eşyalarını zorla alma, almakla tehdit etme, eşyalarına zarar verme gibi davranışsal olarak ortaya çıkabilir. "

Okulda şiddet, günümüzün henüz çözülememiş bir problemidir. Eğitimiyle öne çıkan ve kötü yanlarını reklamlarıyla kapatan özel okullarda bile şiddet görülmektedir. Şiddet, okulun zenginliğiyle ya da güzel görünüşüyle alakalı değildir. Şiddet, aileden gelme eğitimsizliğin veya sonradan ortaya çıkmış kendini kanıtlama, kabul edilmeme gibi sosyal problemlerin yarattığı bir sonuçtur. 

Ailesinde veya okulda şiddete maruz kalan veya şiddet uygulayan çocukların karakterleri eksik yetişecek ve ileride bunun sıkıntısını  çekeceklerdir. Her zaman daha iyi bir toplumda yaşamak isteriz değil mi? Bunu başarmak için bazı şeyleri gerçekleştirmek gerekir. Okulda şiddetin önüne geçmek de bunlardan biridir.



Bu uğurda, bir proje gerçekleştiriliyor. Adı da "Okulda Şiddet Projesi". TÜBİTAK tarafından destekleniyor ve Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi'nden bir grup öğretim üyesi ile yardımcıları tarafından yürütülüyor. İşlerini ciddiye alıyorlar. 2008-2011 arası süren projede 127.000 lira gibi büyük paralar dönüyor. Hedefleri okulda şiddeti çözmek. Bunun için "Okul Temelli Şiddeti Önleme Programı" adında bir program tasarlayıp, okullarda test ediyorlar. Aynı zamanda veliler, öğrenciler ve öğretmenler için el kitapları çıkardılar.

Öğrenci El Kitabı'nı kendi adıma okudum, içeriği şunlardan oluşuyor:

*Şiddetin Tanımı
*Okulda Şiddetin Tanımı
*Şiddetin İnsanlar Üzerindeki Etkileri
*Zorbalığın Tanımı
*Zorbalığın Kapsamı
*Şiddet Çeşitleri
*Zorbalığın Sebepleri
*Zorbalığın Sonuçları
*Zorbaların Hedefindeki Kimseler
*Zorbaların Özellikleri
*Sağlıklı Birey ile Davranışları Problemli Bireyin Karşılaştırılması
*Çevresine Karşı şiddet Uygulayan Kişilerin Çeşitleri
*Davranışlarıyla Çevreye Zarar Veren Öğrencilerin Özellikleri
*Çocukların Daha Olumlu Davranışlar Geliştirmesine Yardımcı Olan Özellikler
*Öğrenciler İçin Pratik Bilgiler ve Tavsiyeler
*Sözel Şiddetle Rahatsız Edildiğinizde Sergilemeniz Gereken Davranışlar
*Kendini Tanımayla İlgili Küçük Bir Anket

Sizin de kendiniz için bu el kitabını okumanızı tavsiye ederim. Sonuçta, amaç daha sağlıklı ve bilinçli nesiller yetiştirmek, kaliteli bir toplum oluşturmak.

Okulda Şiddet Projesi'nin internet sitesi için tıklayınız.
Öğrenci El Kitabı için tıklayınız.
Anababa El Kitabı için tıklayınız.
Öğretmen El Kitabı için tıklayınız.


16.7.10

Starbucks Hatırası

Gene burada mutluyduk,
Kalabalığın arasında,
Tıpkı fotoğraflardaki özne gibiydik.
Dışarıdan bağımsız, kendisiyle bütün.
Ya da bilmiyorum,
Belki burada tek özne sensin.
Ben arkada bulanık kalmışım.
Ağır espresso kokusu çevrede,
Kokusu harika, tadı buruk.

Gene burada, kahve içerken mutluyduk.
Sen de tıpkı espresso gibisin.
Uzaktan harika, tanıdıkça buruk.

Barış Dolu ve Yaşanası Bir Dünya Tutkunu: Zülfü Livaneli - Benim Livaneli Yolculuğum

Zülfü Livaneli
Bir şarkı hiç mi sıkmaz? Bir kitap her okunuşunda aynı zevki nasıl verir? Bir insan her anlamda nasıl bu kadar mükemmel olur? "Eğer bu kişi Zülfü Livaneli'yse olur."; az önce kendime sorduğum sorulara vereceğim yanıt. Yazar, yönetmen, müzisyen, barış adamı...

Bir sanat adamı, bir düşünce adamı, olağanüstü bir şahsiyet. Kültür kelimesi benim için adeta onunla özdeşleşmiş. Okumaya doymayan, "ben bilirim" havalarında olmayan sayılı yazarlardan. Kendisine "artist" denmesini ilk sefer komik bulan, şarkıları dillerden dillere çevrilen, bir devrime simge olmuş usta yorumcu, bestekar. Bir dönem siyasetle uğraşan ve çeşitli yolsuzluklarla önü kapatılan ve bunun karşılığını UNESCO İyi Niyet Elçisi olarak alan, dünya barışına çalışan bir "varlık".

"Mutluluk"
Kendisine düşkünlüğüm ilk olarak "Mutluluk"la başladı. Sanırım yedinci veya sekizinci sınıftaydım. Tabii, o sıralar Zülfü Livaneli'yi sadece babamın ağzından duyuyorum: "Ülkenin başına geçse keşke bu adam" diyor. Ağabeyim de bir ara aynı lafı etmişti. Ben Zülfü Livaneli'yi sadece Vatan'daki gülümseyen, insanı mutlu eden fotoğrafıyla biliyordum. Kitabı olduğunu öğrenince çok sevinmiştim. Keyifle de okumuştum. Sonra filmini izledim mesela. İçimdeki hayranlık gitgide artıyordu. Ancak Efsane Konserler'i dinleyene kadar, hatta "Mutluluk"u izlediğimde bile, müzikle uğraştığını bilmiyordum. Ağabeyim, bilgisayarda açıyordu arada, ben de bilinçsiz bir şekilde, başka işlerle uğraşırken arada dinliyordum. Bilgisayarda araştırma yaparken, oyun oynarken hep arkada çalıyordu fakat hiç dikkatli dinlemiyordum. Nasıl oldu bilmiyorum fakat bir anda konsantre oluverdim ve ilk kez dikkat vererek dinledim. Bu özenle dinlediğim ilk parça "Saat Dört Yoksun"du. Şarkılar ardı ardına geldi "Özgürlük", "Gözlerin", "Sus Söyleme", "Karlı Kayın Ormanı" ve onlarcası. Hayranlık artıyordu, çok mutluydum böyle bir insanla yüzyüze olmasa da tanışmaktan.
"Son Ada"

Bir kelimeyi kırk kez tekrar ederseniz anlamını yitirir ya, ben de bir şarkıyı kırk kez dinliyordum. E tabii, bir süre sonra doğal olarak ilgim azaldı. Arada sırada dinliyordum, gene "bilinçsizce".

Sonra "Son Ada"yı okudum. Anlaması kolay, konusu hoş, güzel betimlemelerle ve karakterlerle dolu, sürükleyici bir kitap. Hayranlığım zirve noktasına geldi, sanıyordum. Yanılmışım. Ne mi oldu?



İrem-Ben-Selen
Aradan bir sene geçti ve bu sene Ankara Üniversitesi bahar şenliklerine gittim; çünkü Zülfü Livaneli geliyordu. Dedim, bu fırsat kaçmaz. Livaneli'yi yakından takip ettiğini bildiğim sevgili canımın içi dostum Selen'le anlaştık. Ne pahasına olursa olsun gidecektik, kaçmazdı bu konser. Ailemle kavgalıydım hatta o aralar ancak ısrarım galip geldi ve konsere gittik. Hatta yakın arkadaşım, ortağım Canberk ve İrem de bize eşlik ettiler(Malum Canberk'in gelmesi şarttı; çünkü bu sene bütün şenliklere beraber gittik, artık beraber şenlik gezmek ritüel haline gelmişti). Böylece Canberk'e Zülfü sevgisi kazandırdım ve İrem'in de Zülfü hayranı olduğunu öğrendim. Zülfü Abi sahneye çıktığı an, hayatımın son zamanlarının en mutlu anını yaşadım. Benim için ulaşılması imkansız bir şeydi Zülfü Livaneli ve o an beş metre kadar bir mesafe vardı aramızda. Böyle bir şey olamazdı tabii, hayır gayette olmuştu! Konserini müzik çalardan dinlerken coştuğumu sanardım, e ikinci kez yanılmışım. "Merhaba"dan sonra bir giriş konuşması yaptıki, unutulmazdı benim için. "Işıldayıp gelen sel"in biz gençler olduğumuzu söyledi:
Ben-İrem-Canberk-Selen


Müthiş bir gece geçiriyorduk. Eğlencenin yarattığı mutluluk ve yorgunlukla bir an kendimizi arkalarda bulduk. Çok da önemli değildi, her şeyiyle, her haliyle müthişti Zülfü Abi. Ha dibinden, ha metrelerce öteden. Aynı enerjiyi, atmosferi taşıyan ve yaşayan binlerce insandık orada! Üçüncü kez yanıldım: Sandımki, artık Zülfü Livaneli hayatımın bir parçası, olmazsa olmazı oldu. HENÜZ DEĞİLMİŞ!

Yanılgıya düştüğümü "Sevdalım Hayat"ı okuyunca anladım. Meğer bilmediğim ne çok şey yaşamış. Ne kadar uzun yollardan geçmiş bu günlere gelmek için. Sanıyordumki hayatını normal insanlar gibi yaşamış, herhangi bir kimse gibi bir gün aklına müzik yapmak veya kitap yazmak gelmiş. Değilmiş. Okuduktan sonra, artık kesinlikle Zülfü Livaneli benim için bir vazgeçilmez oldu.

Henüz bu tezi çürütemedim, başka yanılgıya düşmedim. İnşallah yeni yanılgılara düşerim de Bay Livaneli'ye olan sevgim, saygım, hayranlığım katlanır da katlanır.

Olaya fantastik bir açıdan bakalım. Bir ölümsüzlük iksiri olsaydı, içmeyi ilk hakedecek olanlardan biri olurdu Zülfü Livaneli. Şayet dünya barışına, evrensel birliğe hizmet eden bir kimse kendisi. "Dünyayı güzellik kurtaracak"(Dostoyevski) diyen, her şeyin başının "bir insanı sevmek"(Sabahattin Ali) olduğunu savunan ağabeyimiz,babamız,amcamız, her şeyimiz. Dünyayı kurtaracak bir insan. Son bir senede gerçekten dikkatli baktığımda, çoğu tanıdığımdan yakın görüyorum kendisini bana(ki yüzyüze sohbetimiz yok bile).

Gerçekten kendinize bir iyilik yapın ve kitaplarını okuyun, müziklerini dinleyin, Zülfü Livaneli'yi tanıyın.

Yardımcı Olabilecek Kaynaklar:



"Efsane Konserler"
"Sevdalım Hayat"
Hayatını öğrenmek isterseniz Sevdalım Hayat adlı otobiyografik romanını okuyabilirsiniz.
Müziğini öğrenmek isterseniz, konserlerinden seçme şarkıların bulunduğu Efsane Konserler albümünü dinleyebilirsiniz.
Gene, hayatını öğrenmek isterseniz, Nebil Özgentürk'ün bir zamanlar(hala devam ediyor mu bilmiyorum) sunduğu bir belgesel programı vardı Bir Yudum İnsan. Zülfü Livaneli'ye de bir bölüm ayırmışlar. İnternetten izleyebilirsiniz:


Bir de kendi resmi sitesinde hakkında yapılmış "Boğaziçi'nde Bir Rönesans İnsanı" adlı görsel biyografisi var. Besteci, yazar, yönetmen ve entellektüel kişiliğinden bahsediliyor.


8.7.10

Açlık Ayı'ndan Anılar

Açlık ayı geliyor
Kafamda gene o zamandan hatıralar
Her şey o sıralar olmuştu


Tanışmamız
İlk heyecanlı konuşmalarımız
Yakınlaşmamız
Sana olan hislerim
Yüzündeki sahte mavilere dalışım
Hayat güzel!

Değilmiş.
Aynı ay bana
İyinin yanında kötünün olduğunu
Her şeyin bir sonu olduğunu

İhaneti
En önemlisi
İhanetin acılı sevgiye dönüşebileceğini
Öğretti.